İçeriğe geç

Deizmin temsilcileri kimler ?

Merhaba sevgili okur, bugün birlikte Deizmin izlerini süreceğiz: “Deizmin temsilcileri kimler?” sorusuna bilimsel veriler ve insan hikâyeleriyle yaklaşacağız. Felsefe, tarih ve kişisel serüvenlerin kesiştiği bu alanda, aklı ve doğayı merkeze alan düşünürlerin izinden gideceğiz.

Deizm: Kısa bir hatırlatma

Deizm, basitçe söylemek gerekirse evrenin bir yaratıcısı olduğuna inanır fakat bu yaratıcının evrende sürekli mucizevi müdahalelerde bulunmadığını savunur. ([StudySmarter UK][1]) Aklı, doğayı, gözlemi merkeze alır; vahiy ve geleneksel din kurumlarının sözüne şüpheyle yaklaşır. Bu çerçevede, bazı düşünürler deist olarak tanımlanır; yani Tanrı’yı “evreni başlatan saat ustası” metaforuyla görenlerdir. ([StudySmarter UK][1])

Deizmin erken temsilcileri ve hikâyeleri

Edward Herbert, 1st Baron Herbert of Cherbury (1583‑1648) – İngiliz Deizminin “babası”

İngiltere’de dinî geleneklerin ağır bastığı bir dönemde Edward Herbert, aklın ve doğanın Tanrı’yı tanımada yeterli olabileceğini öne sürdü. “Elimizdeki akıl ve doğa bize Tanrı’yı gösterir” düşüncesiyle, vahyin ya da özel mucizelerin zorunluluğunu reddetti. ([glossariz.com][2]) Bu duruşuyla, daha sonra gelişecek deist düşünce için zemin hazırladı.

Matthew Tindal (1657‑1733) – “Doğal din” savunucusu

Matthew Tindal, “Christianity as Old as the Creation” adlı eserinde, dinin esasını akla ve doğaya dayandırdı. Deizmin “doğal din” tanımını yaygınlaştıranlardan biri oldu. ([Vikipediya][3]) O vakitlerde kiliseye bağlı dogmaların karşısında aklî ve evrensel değerlere vurgu yapan bir yol izledi.

Voltaire (1694‑1778) – Aydınlanmanın şakrak deisti

Fransa’da Voltaire, güçlü hicivleriyle tanındı; ancak arka planda deist bir dünya görüşü taşıyordu. O, organizasyonel dinin dogmalarını eleştirirken Tanrı’nın evreni yarattığını ancak müdahale etmediğini savundu. ([My blog][4]) Örneğin, “Saatçi Tanrı” metaforu üzerinden din kurumlarının müdahaleci rolünü sorguladı.

Amerika’dan deizm hikâyeleri

Thomas Paine (1737‑1809) – “Akıl Çağı”nın sesi

İngiliz kökenli Thomas Paine, “The Age of Reason” adlı eserinde deizm görüşünü sade ama güçlü biçimde dile getirdi: Tanrı vardır fakat vahiyler güvenilmezdir. ([StudySmarter UK][1]) Onun bu yaklaşımı, özellikle Amerikan Bağımsızlık dönemi entelektüellerinde yankı buldu.

Benjamin Franklin (1706‑1790) ve Thomas Jefferson (1743‑1826) – Kurucu babalar ve deist izler

Amerika’nın kuruluşunda yer alan bu iki önemli isim, resmi din pratiğinden farklı duruşlar sergilediler. Franklin ve Jefferson’ın metinlerinde akıl‑tabiat odaklı düşüncenin izleri görülür. Deist görüşlerin özellikle ABD’nin sekülerleşmesine katkısı olduğu belirtiliyor. ([Philosophy Institute][5]) Jefferson özellikle Tanrı’yı evrenin düzeniyle ilişkilendirirken geleneksel dinlerin otoritesine mesafeli durdu.

Bilim‑veriyle deizm temsilcilerinin etkisi

Aydınlanma çağında deistler, kilisenin otoritesine karşı aklın ve doğanın hakemliği fikrini yaygınlaştırdı. ([Encyclopedia Britannica][6])

İngiltere ve Fransa’da, Tol­and, Bolingbroke, Collins gibi düşünürler de deist görüşleri savundu. ([Vikipediya][3])

Deizmin özellikle ABD’de devlet‑din ilişkisi açısından etkili olduğu görülür: Kamusal alanda dinin müdahaleciliğinin sınırlandırılmasına zemin hazırlamış olabilir. ([Philosophy Institute][5])

İnsan hikâyeleriyle düşünürlerin yaşamı

Voltaire’in kiliseye ve dogmaya yönelik mizahi ama cesur tenkidi, onun deist bakış açısını güçlendirdi; “Tanrı var, fakat kilise onun işini kolaylaştırmıyor” der gibiydi.

Jefferson, özgürlük ve akıl peşindeydi; bireyin aklıyla Tanrı’yı anlamayı savundu. Bu bakımdan sıradan bir politikacı olmaktan öte entelektüeldi.

Franklin, bilimle, deneyle, akılla uğraşan bir deistti. Bir gökbilimci, bir mizah yapıcısı, bir devlet adamı olarak aklı ön planda tuttu.

Her biri kendi öyküsünde “inanç” ile “akıl” arasında bir köprü kurmaya çalıştı.

Sade bir özet ve çağrım

Deizmin temsilcileri, dogmanın yanında akla, vahyin yerine doğaya ve gözleme yöneldiler. Edward Herbert aklın ve doğanın Tanrı’yı tanımada yeterli olabileceğini düşündü; Tindal doğal din anlayışını geliştirdi; Voltaire din kurumlarını eleştirirken deist bakışı benimsedi; Amerikan kurucuları Jefferson ve Franklin ise bu düşüncenin toplumsal ve siyasal yankılarını yaşadı. Bu kişiler sayesinde deizm, sadece bir teolojik görüş olmaktan çıktı; modern düşüncenin, sekülerleşmenin ve bireysel aklın da bir parçası haline geldi.

Fikirlerinizi duymak isterim

Okuyucu olarak siz ne düşünüyorsunuz?

Deizmin günümüzdeki anlamı sizce nedir?

Akıl ve doğa temelinde inanç kurmak sizce inanç sistemlerine nasıl bir katkı veya sınırlama getirir?

Bu düşünürlerin hikâyelerinden hangisi sizi en çok etkiledi ve neden?

Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşırsanız sevinirim — sohbet gibi bir ortamda devam edelim.

[1]: “Deism: Definition & Beliefs in Deism | StudySmarter”

[2]: “Deism Definition – Philosophy Dictionary | Glossariz”

[3]: “Deism in England and France in the 18th century – Wikipedia”

[4]: “Voltaire Deism & Religious Critique: Enlightenment Philosophy”

[5]: “The Origins and Definitions of Deism in Philosophy of Religion”

[6]: “Deism | Definition, History, Beliefs, Significance, & Facts | Britannica”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

beylikduzu escort beylikduzu escort avcılar escort taksim escort istanbul escort şişli escort esenyurt escort gunesli escort kapalı escort şişli escort
Sitemap
https://betci.co/vdcasinoilbet.casinoilbet güncel girişeducationwebnetwork.combetexper.xyzelexbet girişcasibom